Sosyal çevrede davranış sorunu

Sosyal çevrede davranış sorunu

Metroda, otobüste, tramvayda..

Her hafta sonu bilgisayarımı önüme alıp bir şeyler kaleme almak istiyorum. Ama farkındayım sürekli olumsuz konulara dikkat çekiyorum. Halbuki oturana kadar olumlu bir motivasyonda olduğum halde neden böyle olumsuz konulara yoğunlaştığımı ben de bilemiyorum. Herhalde insan yaşlandıkça daha da takıntılı oluyor.

Bu hafta konumuz etrafında sosyal bir çevre olduğunu bildiği halde ısrarla ilgi merkezi olmak için çaba gösteren sosyal ortam magandaları ve sosyal yaşamı insana zehir eden insansılar. Bu tarz davranış bozukluğu içinde olanlarla ne yazık ki otobüste, vapurda, tramvayda veya metroda her zaman beraberiz ve beraber olacağız….

Bir insan ağzına kadar dolu tramvay veya metroda telefonunun sesini dışarı vererek bağıra bağıra neden konuşur? Bir yandan da acaba bana bakıyorlar mı diye yan gözle etrafı keser? Veya izlediği tik-tok videolarını sesini sonuna kadar açık izleyen teyze hiç mi etrafında bulunan insanları rahatsız ettiğinin farkında olmaz? Belki de bu, dışarıdan duyulması uygun olmayan şeyleri konuşan maganda veya izlediği video ile kafa ütüleyen teyze ile siz de bir yerde karşılaşmışsınızdır. İşte o an çantamdan cisimleri atomlarına ayıran cihazımı çıkarak onları dönmemek üzere Marsa göndermeyi düşünmüşümdür. Şaka değil gerçekten… Gerçi oradan operatör veya wifi sinyalini alabilirler mi bilemem ama burada bu canlı formları etraflarına ciddi rahatsızlık veriyorlar. Beni tanıyanlar bilir; biraz obsesif olabilirim. Hatta belki de birazdan fazla…

Metroya biniyorum. Bir sonraki duraktan kılık kıyafeti ile İzmir’e ait olmadığı net anlaşılan biri tam karşımdaki koltuğa oturuyor. Ve oturmasıyla telefonunun çalması bir oluyor. Telefonu bildiğimiz şekliyle kulağına dayamıyor ve sanki bir tabak taşıyormuş gibi yan bir şekilde tutuyor ve sesi direk dışarı veriyor. Başlıyor bağıra bağıra konuşmaya. Bizim duyup duymadığımız umurumda değil. Hatta karşıdaki kişi cevaplarken her türlü sinkaf içeren sözcüğü umarsızca kullanıyor. İnsanlar rahatsız ama o oldukça rahat. Bazen türkçe bazen anlamadığım arapça gibi bir dille de konuşmalarını süslüyor. Aralarında her ne konuşuyorlarsa biz tamamına şahidiz. Bir Allah’ın kulu da kalkıp “Kardeşim şu telefonu kulağına koy ve düşük bir sesle konuş” diyemiyor. Çünkü kollandıklarının, şımartıldıklarının farkındalar. Ve olası bir tartışma durumunda ne yapacakları belli değil. Artık üzerlerinde bıçak mı var tabanca mı bilinmez. İnsanlar ya sabır çekerek içlerinden artık neler söylüyorlar.

Metrodan bir sinir kübü şeklinde iniyorum. Ve günüme bari araçla devam edeyim diyorum. Gittiğim yer bu tip profilde insanın pek gelemediği tarzda yerler. Kendimi o yüzden biraz daha korunaklı bir yerde düşünüyorum. Araçla otoparka iniyorum ve en dipte sakin-sessiz bir yere park ediyorum. Otoparkta özellikle -2 katını seçiyorum ki çıkarken sıkıntı yaşamayayım. Çünkü ilk kata koyduğumda sağıma soluma park eden araçlar araçtan çıkmasını engelleyecek kadar yakın park ediyorlar. Aracı bıraktıktan sonra kafelerin bulunduğu kata çıkıyorum. Düşünün; günün yorgunluğu ile bir kafeye girmişsiniz ve klimalı ortamda sessiz ve sakin bir masa bulmuşsunuz. Dışarıdaki bahçe full ama İçeride en az 10 tane boş masa var. Çünkü çoğu insan dışarıdaki masalarda sigara dumanı ile birbirlerini tütsülüyor ve kanser etmekle meşguller. Bense kahvemi söyleyip telefonumu elime alıyorum. Okumadığım yeni mesajlara göz atarken biri gelip arkamdaki masaya oturabilmek için “Beyefendi lütfen sandalyenizi biraz çeker misiniz” diyor. Yani 10 adet boş masa arasında yegane oturacak yer olarak arkamdaki masayı seçmiş. “Ya sabır” çekerek sandalyemi öne çekiyorum ve geliyor arkamdaki masaya mevzileniyor.

Rahatlığım sadece bir kaç dakika sürüyor ve bir anda ensemden gelen telefon konuşması ile irkiliyorum. Döndüğümde göz göze geliyoruz ve ne var yani telefonla da konuşamayacak mıyız tarzında bir bakış. Konuşmuyor, adeta haykırıyor… Apar topar kahvemi içip çıkıyorum. Biraz AVM içinde dolaşıp stress atayım diyorum. Tam WC önünden geçerken “Madem geçiyorum önünden” diyerek dalıyorum içeri. 10 tane pisuvar var ve hepsi boş. En diptekine yanaşıyorum. Tam anın tadını çıkaracakken dibimdeki pisuvara biri gelip yanaşıyor. Tam arkama düşen tuvalete de biri girip akortsuz sesleri bastırmak için abuk subuk öksürme numaralarına başlıyor. Ulan bari tuvaletteyken rahat bırakın diyerek apar topar oradan da çıkıyorum.

Yok kardeşim bana burada huzur diyerek o günü de heba ediyorum ve otoparka iniyorum. Ne görsem beğenirsiniz? Aracımın dört bir yanı dolu. Hatta dörtlü flaşörleri yanan ve bagajından bir şeyler indiren biri de arkamı kapatmış. Bu arada otoparkın geri kalan kısmında halen bir sürü boş yer var. Aracıma geçip çıkmak istiyorum ama adam gayet rahat bir yandan bagajından bir şeyler indirirken telefonu çalıyor. Ve açıyor. Hiç rahatsız değil. Aracın arkasını kapattım, rahatsızlık verdim vs düşünmüyor. Geri vites lambalarını görünce telaşla aracımın bagaj kapağına sertçe vuruyor, bekle diye. İnip o eli kırayım mı diyorum kendi kendime. Hani o filmlerdeki gibi…

Şaka bir yana şu günlerde ülkede insanın ruh halini koruyabilmesi imkansız. Ben tabii ki biraz abarttım ama gün geçmiyor ki bu magandalarla bir yerde karşı karşıya gelmemeyim. Arkanızda yürüyen birinin aniden hapşırıp ensenizi adeta yıkaması veya tam yanından geçerken arkadaşının yüzüne sigara üflememek için dönüp tam onları geçerken sizin yüzünüze üflemesi… Hemen o anda atomik cihazım aklıma geliyor. Bas düğmeye ve gönder Marsa…

Farkında mısınız, biz bu sosyal ortam magandaları ile yirmi yıl önce bu kadar iç içe yaşamıyorduk. Hatta sanki hiç yoktular veya yer altına yaşıyorlardı. Yıllar içerisinde bir şekilde ürediler, çoğaldılar, her yeri sardılar. Ben bugün eğer atomik cihazımı kullanabilsem sanırım Marsta bile kısa süre içinde yer kalmaz.

Ben mi obsesifim yoksa etrafım mı anormallerle çevrili siz karar verin. Ama biraz instagram veya tik-toc videolarına göz atıp halk röportajlarını inceleyince çok haklı olduğumu düşünüyorum. Ya siz ne düşünüyorsunuz?

Aklınıza mukayyet olabileceğiniz sakin bir hafta dilerim                

Bu gönderiyi paylaş

Comments (2)

  • Hüdayet petin cevap

    Gayet iyi anlatılmış bir ruh hali

    6 Eylül 2025 , 11:47
    • admin cevap

      Sağol Reis abi

      6 Eylül 2025 , 12:11

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir